Google search engine
Ana Sayfa Blog Sayfa 6

OKUMAYA TEŞVİK EDEN CÜMLELER

OKUMAYA TEŞVİK EDEN CÜMLELER

Yüzyıllar önce, tanınmış kişiler okumanın önemini vurgulamak için birçok şey söylemiştir. Bazılarımız bu sarf edilen sözlere kulak verip, anlamaya çalışırken, bazılarımız bu güzel cümleleri sadece okuyarak geçiştirmiştir. Okumaya teşvik eden cümleler okunduktan sonra umarım sizlerde severek ve isteyerek okumak isteyeceksiniz. Peki nedir bu okumaya teşvik eden cümleler?

Confucius: Okumayı bilirsen her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.

Ne güzel anlatmış bir cümle ile okumanın önemini. Aslında burada anlatılan kitap okuyarak beyninizin gelişeceğidir. Yani kitap okuyan insanların diğer insanları anlamasa daha kolay olacaktır. Aslında ünlü düşünür kitap okuyarak insanı analiz etmeyi öğrenebilirsin demektedir.

Aliya İzzetbegoviç: Okumak özgürlüğe uçmaktır.

Gerçektende okumak özgürlüktür. Okurken insan herşeyden bağımsız düşünür ve o hikayenin içinde kendini bulur. Anlatılanı kendi duyguları doğrultusunda yaşar, anlamlandırır. Özgür düşünür ve tamamen bağımsızdır. Bende okuduğumda kendimi çok özgür hissederim. Bu cümleye sonuna kadar katılıyorum.

Japon Atasözü: Kitaplar ruhun gıdasıdır.

Hani bizde de ‘ müzik ruhun gıdasıdır. ‘ derler ya , japonlarda da kitap okumak, ruhun gıdası olarak benimsenmiştir. Aslında, her ikiside bana göre doğrudur. Ama, bu cümleleri ülkemize yorumladığımız zaman, sanırım müzik dinlemeyi daha çok seviyoruz.

Francis Bacon: Okumak; haz duymaya, zihnimizi beslemeye, yeteneklerimizi artırmaya yarar.

Bacon’un söylediği gibi, okumak insanı geliştirir. İnsana anlam katar, onu olgunlaştırır ve onu farklı yapar. ‘ Okuyan insanın hali başkadır. ‘ Bu sözü atalarımız boşa söylememiştir. Kurandaki ilk ayette ‘ oku ‘ dur. Okuyan insanların zihinsel olarakta daha iyi durumda olduğu saptanmıştır. Okuyarak zihnimizi güçlendiririz. Yaşlılıkta yaşanan bunama sorununun da önüne geçmiş oluruz. Zihnimiz ilk günkü gibi güçlü ve parlak olur. Yani, sağlıklı bir ruh hali için okumak şarttır.

Viktor Hugo: Okuma ihtiyacı bir barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.

Hugo ne güzel söylemiş. Birçoğumuz bu barutun farkında bile değiliz. Okuma alışkanlığından uzak yaşamaktayız. Günümüz teknolojisi bizi buna itmekte. Ama uyanık olmalıyız. Internetteki bilgi kirliliğinden kurtulup, kitaplarla tanışmalı ve çeşitli kaynakları okumalıyız. Bu alışkanlığı bir kere kazandıktan sonra kimse sizi tutamaz. Okumanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlamanız için, okumaya hemen başlamalısınız. Sonuçları karşısında eminim çok şaşıracaksınız.

 

KİTAP OKUMAK İŞTE BU YÜZDEN ÖNEMLİDİR

Kitap okumak gerçekten çok önemlidir biz insanlar için. Eskiden kitap okunur, mektuplar yazılırdı. Bayramlarda birbirimize kart postallar gönderirdik. Birçoğumuz bunları hatırlayıp, belkide çok hayıflanıyoruz. ‘ Hey gidi eski günler ‘ diye. Ama yapacak bir şey yok. Günümüz teknoloji çağı. Bu yüzden kitapların yerini dijital ürünler aldı. Artık okuma işini bile kitaptan değil, laptop ve tabletler üzerinden yapıyoruz. Kitaba dokunmak, onun kokusunu almak hayal oldu bu günlerde. Kitap okumak demode oldu desek yeridir belkide. Okumanın insanlara kazandırdığı faydalardan bahsedecek olursak:

  • Okumak beyni geliştirir.

Okuyan bireylerin okumayanlara oranla daha etkili yazdığı ve konuştuğu saptanmıştır. Sürekli okuyan insanlarda hafıza gelişir. Bu nedenle, birçok yeni kelime ve söz öbekleri öğrenilir. Bunun konuşma üzerindede etkisi büyüktür. Çok okuyan insanlar, bir ortamda konuştuklarında herkes tarafından dikkatle dinlenirler. Ayrıca, kelime bilgisi bakımından çok zengin bir beyne sahip oldukları için, kendilerini yazarak da çok iyi ifade edebilirler.

  • Okumak insana sağlık verir.

Kitap okuyarak stresten uzaklaşabiliriz. Günümüzde iş hayatı olsun, çevre koşulları olsun bizi çok rahatsız eder ve huzurumuzu kaçırır. Böyle anlarda bizi kitap kurtarır. Kitap okuyanların kendilerini farklı bir hikayede bulması, başka hayatlara dokunması, yeni dünyalar keşfetmesi onu, günün sıkıntılarından kurtarır ve rahatlatır. Yani, bilgiler öğrenerek beynimizin daha güçlü kalmasını sağlarız. Ayrıca, kitap okuyanların Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha azdır.

  • Okumak insanın yaratıcılığını ortaya çıkarır.

Okuyan bireyler, özellikle çocuklar, okudukları hikayeyi kafalarında canlandırırlar. Bunu yaparken sadece kendi hayal güçlerini kullanırlar. Dijital ekranlarda bizi hayalin kendisi sunulur. Bu bağlamda, bizim extradan birşey yapmamıza gerek yoktur. Bu durum bizim yaratıcılığımızı köreltir. Bu durum bizi hazıra konan, hayal gücümüzü kullanmayan bireylere dönüştürür. Okuyanlar, her zaman yaratıcı bir beyne sahip olacaktır. Düşünen, hayatı sorgulayan, sorular soran ve hayal gücü yüksek kişiler olarak karşımıza çıkacaklardır.

  • Okumak insana sosyallik katar.

Okurken kendimizi yazılan hikayelerin içinde buluruz. Oradaki insanların ilişkilerini kafamızda canlandırırız. Aslında, insanların birbirleri ile olan ilişkilerini kavrarız. Başkalarının yerine kendimizi koyarız. Yani, empati kurmayı öğreniriz. Bunu öğrenen bireyler, gerçek hayatta hiç yalnız kalmazlar. Her zaman çevresinde arkadaşları olur. Çünkü kitap okuduğu için insan ilişkilerinin farkındadır.

  • Okumak konsantrasyon eksikliğine iyi gelir.

Aslında, okuduğumuzda hikayenin sürükleyiciliği karşısında kendimizi tutamayız ve sürekli sonunu getirmek için okuruz. Bu bizim konsantrasyonumuzu en üst seviyede tutmamızı sağlar. Sürekli televizyon izleyen, bilgisayarın başında oyun oynayan bireyler, tam anlamı ile olaylara konsantre olamazlar. Çünkü herşey bu dijital dünyada o kadar hızlı bir şekilde gerçekleşirki… Kısaca söylemek gerekirse; okuyan bireyler okumayanlara göre olaylar karşısında konsantrasyonlarını daha fazla verebilecekler.

  • Okumak uyumanıza yardımcı olur.

Uyku sorunu yaşayanlar için, uyumadan önce yarım saat veya bir saat kitap okumak çok iyi gelecektir. Uyku öncesi kitap okumak, gün içerisindeki stresi azaltır ve sizi sakinleştirir. Bu da sizin daha çabuk uykuya dalmanızı sağlayacaktır.

ASLAN BURCU HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER

Aslan burcu diğer burçlara göre farklı bir yere konmaktadır. Aslan burcunu farklı kılan şeyler nelerdir? Sayacağımız özellikler, onlar hakkında size herşeyi anlatacak. Sizler de bu burcun neden bu kadar eşsiz olduğunu anlayacaksınız.

Yaz aylarında yani, 23 Temmuz ile 23 Ağustos arasında doğanlar aslan burcudur. Hepimiz bilirizki ormanların kralı aslandır. O diğer hayvanlardan daha güçlü, hızlı ve cesur bir karaktere sahiptir. Aslan burcunun gezegeni Güneştir ve element olarak ateşle anılır. Gerçektende kendisi ateş gibidir. Rekabeti kendine yakıştırmaz. Cesaretli ve gururlu olması ile kendine has bir tarzı vardır.

Aslan burcunun tipik özellikleri

Aslan burcu kendine güvenen ve güçlü bir karektere sahip olan bir buçtur. Bu gücünü ve kendini beğenmişliğini her fırsatta çevresine göstermeye çalışır. Grupta lider olmak tam ona göredir. Grubu yönlendirmek için her yolu dener. Çevresinde liderliğini gösterir ve her konuşmada ilk sırayı almak ister. Yaratıcılıkta sınır tanımaz ve çok iyimser bir karektere sahiptir.

Aslan burcunun en belirgin özellikleri

Aslanlar her türlü zorluğun üstesinden gelebileceklerine inanırlar. Bunun için kendi sınırlarının üzerinde bir çaba gösterirler. Görevlerini başarmak isterler. Asla başarısızlığa düşmek istemezler. Hiç bir zaman bir aslanla rekabet etmeye çalışmayın. Çünkü onlar rekabetçi, gözü kara ve çok enerjiktirler. Ris almaktan hiç çekinmezler. Bir işi bitirmek için sonuna kadar savaşırlar. Onlar tam bir iş bitiricidirler.

Aslanların zayıf noktaları

Aslanlar kendilerinde hiç bir sorun görmezler ve onlara göre hiç bir zayıf yönleri de yoktur. Olsa bile bunu gizlemek için elinden geleni ardına koymazlar. Kendi kusurlarını, en güçlü yanları gibi göstermeye çalışırlar. Bu davranış onların dışarıdan otoriter ve kendini beğenmiş görünmesine neden olur.

Aslanlar kendilerini evrenin tam merkezinde görürler. Aslanlarla mümkünse hiç tartışmaya girilmemelidir. Kendine olan güveni, onun farklı bir akıl yürütme tarzına şekil verir. Kimseden sözlerini kaçınmazlar. Bu yüzden, bazen kırıcı olabilirler.

Aslanlar için aşk ve romantizim

Aslanlar tutkulu aşıklardır. Sevdikleri için her şeyi göze alırlar. Çekici ve güçlü yönlerini kullanarak karşıdaki etkisiz hale getirirler. Bakımlı hali, öz güveni ve iyimser kişiliği ile hep ilgi çekerler.

Aslanlar partnerine güç katarlar. Aslanlarla birlikte olanlar kendilerini güvende hissederler. Aslan sevdiğini baş tacı yapar. Onun için elinden gelenin en fazlasını yapar. Bu onun gerçekten altından bir kalbi olduğunu gösterir.

Aslanlar hırsı sever

Aslanlar her ne kadar dışarıdan kendini beğenmiş, şımarık görünseler de, aslında hedeflerine ulaşmak için gecesini gündüzüne katarlar. Çok çalışarak amaçlarına ulaşırlar. Hırs onlar için çok önemlidir.

Aslan en zor görevleri alabilir. Bunların üstesinden gelemek için çabalar. Ama mutlaka kendinden de birşeyler katar. Tek düzeliği sevmezler. Yaratıcı zekaları ile her işe kendi yorumunu koyar. Sorumluluktan hiç bir zaman kaçmaz ve bağımsız olmayı sever.

HAMİLELİK BELİRTİLERİ

Hamilelik belirtileri ile adet öncesi görülen belirtiler birbirine benzerlik gösterir. Bu yüzden, hamilelik belirtilerine sahip olduğumuzu düşünerek yanılabiliriz. Bu yazımızda hamile olup olmadığımızı bize gösteren bazı belirtiler sizlere sunulacaktır.

Hamilelik belirtileri nelerdir?

  • Düzenli adet görenlerin aniden adet geçikmesi yaşaması, hamile olma olasılığının yüksek olduğuna işarettir.
  • Mide bulantısı ile birlikte ortaya çıkan kusmalar.
  • Duygusal anlamda yaşanan değişiklikler. Daha duygusal olma durumu. Aniden sinirlenme, durduk yere ağlama gibi duygu belirsizlikleri yaşanabilir.
  • Vajina bölegesinde görülen akıntılar. Eğer bu akıntı beyazımsı bir renge sashipse, hamile olma olasılığı yüksektir.
  • Sık sık idrara çıkma.
  • Kokulara karşı hassasiyet. Çevremizdeki kokuların hemen farkına varma ve bu kokulara abartılı tepkiler verme.
  • Aşırı yorgunluk hissi.
  • Sürekli uyumak istemek.
  • Göğüs kısmında hassasiyet oluşması. Göğüs ucundaki şişkinlik ve acı hissi.
  • Vucüt ısımızın artması ve hamilelik boyunca bu seviyede kalması.
  • Yemek seçmek ve olmadık yiyecekleri istemek ( Aşerme ). Bu durum oldukça normaldir. Hormanal değişiklikten dolayı bazı yiyecekler bizim için artık çekici gelmeye bilir.

Bütün bu belirtiler bazen bizi yanıltır. Yani, bu belirtilere rağmen hamile olmayabiliriz. Bu nedenle, hamile olup olmadığımızı anlamak için gebelik testi yapmamız gerekir. İdrar ile yapılan gebelik testleri bazen bize gerçek sonuçları vermez. Bu yüzden, yüzde yüz doğru bir sonuca ulaşmak için, kan yolu ile yapılan gebelik testini yaptırmalıyız. Kan ile yapılan gebelik testi bizim bütün endişelerimizi ortadan kaldıracak ve bize kesin sonucu söyleyecektir.

DİŞ BEYAZLATMA YÖNTEMLERİ

Öncelikle diş beyazlatma için kararlı ve disiplinli olmamız gerekmektedir. Verilen yöntemler diş beyazlatma için özellikle seçilmiş yöntemlerdir. Sarımsı dişlere sahip olmak kimin hoşuna giderdi? Ayrıca beyaz görünmeyen dişler, dışardan görenler için farklı yorumlabileceğinden, bir çoğumuz gülmekten dahi utanır hale gelmişizdir. Gülmekten çekinmemek için hepimiz beyaz dişlerimiz olsun isteriz. Peki bu beyaz dişlere nasıl sahip olabiliriz. Sizlere sunacağımız farklı yöntemleri uygulayarak sizlerde doktora gitmeden evde dişlerinizi beyazlatabileceksiniz. Beyaz ve sağlıklı dişlere kavuşacaksınız.

Evde kullanabileceğimiz doğal diş bezaylatma malzemeleri

Internet ortamında diş beyazlatma ile ilgili bir çok yazı okumuş ve bir çok video seyretmişsinizdir. Fakat internetteki bilgi kirliliği yüzünden dişlerimizi beyazlatmak uğruna, diş etlerimize zarar verip daha kötü sonuçlar elde etmekte mümkündür. Burada, sizlere denenmiş ve gerçekten etkili sonuçları alınmış yöntemlerden bahsetmek istiyoruz.

Elbette eczanelerde satılan etkili beyazlatma için diş macunları bulunmaktadır. Ama bu diş macunları içerisindeki etkili maddelerden dolayı günde bir kez kullanılmalıdır. Ayrıca bu yöntemlerin işe yaramadığı durumlarda doktora başvurmak gerekmektedir. Çünkü bazı dişler doğuştan sarı renge sahiptir. Biz ne yaparsak yapalım bu dişleri evde beyazlatmak çok zordur. Bunun için doktorunuzun vereceği özel jeller yardımı ile dişlerinizi beyazlatabilirsiniz. Simdi evde kullanılan yöntemlere geçelim.

1. Karbonat ile bembeyaz dişlere sahip olabilirsiniz

Bir miktar karbonat hindistan cevizi yağı ile karıştırıp, macun kıvamına getirin. Bu karışım sabah ve akşam olmak üzere dişlere uygulanırsa dişlerin beyazladığına şahit olabilirsiniz. Özellikle Hindistan’da bu karışımın içine biraz limon suyu koyarlar. Limon suyuda diş ve ağız kısmında bulunan bakterileri yok ettiği için, ağız kokusunuda önlemektedir. Dikkat ederseniz Hintlilerin dişleri gerçektende çok beyaz görünmektedir. Sizlerde bu karışıma bir miktar limon suyu katabilirsiniz.

2. Zerdeçal ve hindistan cevizi karışımı

Bu yöntemde çok etkilidir. Karışımın yapılışında miktarı ayarlamak size kalmış. Bu konuda endişelenmeyin. Göz kararı bir miktar zerdeçal, hindistan çevizi yağı ile karıştırılır. Hindistan cevizi yağının orjinal olmasına dikkat edilmelidir. Bu karışımda dikkat etmeniz gereken tek şey, iki tane diş fırçası kullanmak. Çünkü, zerdeçal sarı bir renge sahiptir. Diş fırçalama sırasında diş fırçanız sarı bir renk alacaktır ve hindistan cevizi yağından dolayı biraz yağlanacaktır. Bu yüzden, dişinizi birkere bu fırçayla fırçalayıp duruladıktan sonra, ikinci fırça ile tekrardan dişlerinizi normal diş macunu ile fırçalamanız gerekmektedir. Bu uygulamanın sonucunda dişlerinizdeki temizliğin farkına varacaksınız. İlk uygulamada dişlerinizdeki ferahlığı hissedeceksiniz. Bir hafta sonra dişlerinizdeki beyazlamanın mutluluğunu yaşayacaksınız.

3. Sarımsak ve domates suyu ile diş beyazlatma

Bu karışım için evet yanlış okumadınız, sarımsağa ihtiyacımız var. Öncelikle bir küçük diş sarımsağı iyice eziyoruz. Sonra bir çay kaşıgı kadar domatesin suyunu ekliyoruz. Daha sonra yine bir çay kaşığı karbonatı ilave ediyoruz. En sonunda da kullandığımız diş macunundan biraz ekliyoruz karışımın içine ve iyice karıştırıyoruz. Macunumsu bir kıvama gelildikten sonra bununla dişlerimizi fırçalıyoruz. Ama bunu haftada bir kez yapıyoruz. Ve dişlerimizi fırçalarken mümkün olduğu kadar diş etimize temas ettirmemeye çalışıyoruz. Sarımsak içindeki asitler diş etlerine zarar vermektedir. Bu yüzden bu yöntemi çok önermiyoruz ama kullanıp faydasını görenlerin oldukça fazla olduğunu biliyoruz.

Sağlıklı ve beyaz dişler için yapmanız gerekenler

  • Özel beyazlatıcı diş macunları, gün içerisinde oluşan lekeleri gidermek için kullanılabilinir. Ama genel olarak bu tür etkili diş macunları haftada bir kez kullanılmalıdır.
  • Ağız ve diş hijenine önem verilmelidir. Ağızda bakteri oluşumuna izin verilmez ise sağlıklı beyaz dilere kavuşmak daha kolay olacaktır.
  • Yılda iki kez diş temizletmek, daha beyaz dişlere sahip olmanıza yardımcı olacaktır.
  • Kalıcı ve etkili bir beyazlatma isteniliyorsa, mutlaka doktor kontrolünde bir tedaviden geçmek şarttır.

Diğer yazılarımızada bakabilirsiniz:

Aşırı yeme bozukluğu
Zencefilin faydaları nelerdir?

ZENCEFİLİN FAYDALARI NELERDİR

Zencefilin faydaları saymakla bitmez. Zencefilin faydaları ile ilgili bu yazımızı okuduktan sonra, zencefili sofralarınızdan eksik etmeyeceksiniz.

Zencefil tek başına bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Kullanım alanı çok yönlüdür. Özellikle Asya mutfağında çoğunlukla bir baharat olarak kullanılır. Hemen hemen bütün yemeklerin içerisinde zencefil baharatı vardır. Tıbbı bir bitki olarak, mide bulantısı ve soğuk algınlığına çok iyi gelir.Ayrıca zencefil yaptığımız bitki çaylarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Eczanelerde de tablet olarak satılmaktadır.

Peki zencefil neden bukadar sağlıklı?

Çinde 2000 yılldır tıbta kullanılan zencefil kendini kanıtlamıştır. Zencefil içerisinde vücudu hem uyaran hemde yatıştıran yağlar vardır.

Soğuk algınlıklarında zencefil

Zencefil vücut direncini artırdığı için, giribal hastalıklarlada mücadele eder. Soğuk algınlıgına bağlı mikroplar, zencefil sayesinde daha hizlı bir şekilde dışarı atılmaktadır. Bu nedenle zencefil soğuk algınlında bizlerin daha erken ayağa kalkmamızı sağlar. Suanki araştırmalar zencefilin soğuk alğınlığını önleyip önleyemeyceğini henüz bulamamıştır.

Mide bulantısına zencefil

Zencefil mide bulantısına iyi gelir. Yüzyıllar önce denizciler mide bulantısına karşı zencefili kullanmaları bize bir ipucu vermektedir. Günümüzde kemoterapilerde mide bulantısına karşı zencefil zaten kullanılmaktadır. Ayrıca zencefil tabletleri eczanelerde reçetesiz olarak satılmaktadır.

Bununla birlikte zencefil midedeki şişkinliği alır, sindirim sistemini düzene sokar ve midedeki gaz problemini önler. Romatizmal kas ağrılarına da zencefil iyi gelmektedir. Fakat hamileler için fazla zencefil tüketimi önerilmemektedir.

Solunum yolları için zencefil

Zencefil solunum yolları sorunu olanlar içinde birebirdir. Özellikle astım hastaları zencefil tüketerek bu sıkıntılarını azaltabilirler.

Zencefil alırken ve saklarken

Taze olan zencefilde küf olmaz, daha dolgun ve kuru bir yapıya sahiptir. Yüzey kısmı parlaktır ve pürüzsüzdür. Saklama koşullarına gelecek olursak, bir peçete yada beze sarılmış zencefil, buzdolabında iki ila üç hafta saklanabilinir. Kurumaması için ise, bir kutuda yada dondurucu poşetine konmalıdır. Ayrıca zencefilleri rendeleyerek veya küçük küçük keserek dondurucuda da saklıyabilirsiniz. Fakat dondurucuya maruz kalan zencefiller aramatik özelliklerini kaybederler.

Köklerinde küf olan zencefiller, küflü kısmı tamamen kesilerek atılmalıdır. Bu sayede, küfün zencefilin tamamını kaplaması engellenmiş olur.

AŞIRI YEME BOZUKLUĞU

Tıkanırcasına yemenin, yedikçe doymamanın yani aşırı yeme bozukluğu sorununun neyle ilgili olduğunu uzmanlar şöyle açıklamaktadır:

Hemen hemen herkes en az bir kere gereğinden fazla yemek yemiş ve sonrasında karın ağrısından muzdarip olup kendini çok kötü hissetmiştir. Aşırı yeme bozukluğu konusundan bahsedebilmek için bunu sürekli yapmak gerekir. Yani sürekli gereğinden fazla yemek yiyorsak, midemizi tıka basa dolduruyorsak ve bunu düzenli olarak yapıyorsak, o zaman oburluktan yani aşırı yeme bozukluğundan bahsedebiliriz. Aşırı yeme bozukluğunun en önemli belirtisi ise, aşırı kilo almaktır. Uzmanlar gerepinden fazla yeme bozukluğu hakkında şunları söylemektedir.

Aşırı yemek yeme bozukluğundan ne zaman bahsedebiliriz?

Aşırı yemek yeme bozukluğu, tıka basa dolu yemek yeme davranışının tekrarlanması ile meydana gelir. Mesela 2 ila 3 saat içinde aşırı yemek yenmesi ile kendini gösterir. Aşırı yemek yiyenler kontrolden çıkarlar ve ne yediklerini ve ne kadar yediklerini kontrol edemez hale gelirler.Tıkınırcasına yeme bozukluğu, tıkınırcasına yemenin tekrar tekrar meydana gelmesi ve belirli bir süre içinde (örn. 2 saat içinde) çok miktarda gıdanın yutulması ile kendini gösterir. Etkilenenler kontrol kaybı hissederler – artık ne yediklerini veya ne kadar yediklerini kontrol edemezler. Aşırı yemek yeme bozukluğu tanısı konmadan önce, tıka basa yemek yeme, 3 aylık bir süreç içerisinde hafta bir kez bu durum yaşanıyorsa gerçekleşir.

Yakınlarımızın aşırı yemek yeme bozukluğunu nasıl anlayabiliriz?

Bu durumu anlamak gerçekten çok zordur. Çünkü, bu alışkanlığa sahip bireyler gizli yemek yerler, toplum karşısında kendilerini dizginledikleri için daha dikkatli yemek yerler. Fakat yalnız başlarına kaldıklarında aşırı yemek yemeye devam ederler. Dışarıdan gözlemleyenler, kişideki aşırı kilo alımından dolayı farkındalık gösterirler. Ayrıca bu bireyler kendilerindeki sorunu yakın gördükleri kişilerlede paylaşabilirler. Bu sıkıntılarını sevdikleri ile paylaşabilirler.

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğunun Olası Nedenleri Nelerdir?

Aşırı yemek yeme sorununu çok çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşebilir. Günümüz tıppıda bu konuda net bir açıklama bize sunmamaktadır. Öncelikle olayın psikolojik nedenler ile alakalı olup olmadığı araştırılmalıdır. Çocukluktaki yemek yeme alışkanlığı, olumsuz bir benlik kavramına sahip olmak, kilo endişeleri, aşırı zayıflık ve arkadaşlar tarafından bunun dile getirilmesi, çocukluk dönemindeki rahatsız edici yeme davranışı veya fazla kilodan dolayı alay edilmesi gibi faktörler rol oynayabilir. Ayrıca mükemmeliyetci kişiler de aşırı yemek yeme bozukluğuna yatkındırlar. Ekzersizden uzak, düzenli spor yapmayan ve aşırı yağlı yiyecekler tüketmek de bizi aşırı yeme rahatsızlığına götüren nedenler arasındadır. 

Aşırı yemek yeme bozukluğu nasıl tedavi edebiliriz?

Aşırı yemek yeme bozukluğu yaşayanlar bireysel yada grup terapisi ile tedavi edilebilmektedirler. Kliniklerde doğru beslenme alışkanlıklarını öğrendikten sonra bunu yaşamında uygulayabilen bireyler bu rahatsızlığın üstesinden gelirler. Aşırı yemek yeme rahatsızlığı için ilaç kullanmak önerilmemektedir. Ayrıca, ilaç kullanımı aşırı yemek yeme bozukluğunu tetikleyebilir.

Terapi gruplarında ne öğreniliyor?

Bireyle terapilerde uzun vadede düzenli yemek yeme davranışlarını öğreniyor. Tatlı ve yağlı yemeklerin tüketim oranlarını öğrenerek ona göre tüketmeyi öğrenirler. Bunun yanında ,hastalar duygularını algılama ve yönetme konusunda pratik yaparlar. Kızgın mı, sevinçli mi yoksa üzgünmü olduğunu hissedemeyen bireyler çoğunlukla doyma hissinden de uzak oldukları için aşırı yeme bozukluğuna sahiptirler. Kendilerine ödül vermek için canları sıkıldığında sürekli yerler. Bu anlamda terapiler, bu duyguların kavranması sağlar. Ve bu duygularla nasıl doğru bir şekilde başa çıkılması gerektiğine yardımcı olur. Aşırı yemek yeme davranışına sahip olanlar çok hareketsiz yaşayan insanlardır. Bu terapiler, bireylere düzenli hareket etme motivasyonlarını kazandırır. Oların hareketli bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktadır.

Aşırı yemek yiyenler nelere dikkat etmeli?

Yemeklerini düzenli yemeli ve yemek yeme konusunda dikkatli olmalıdırlar. Düzenli öğünler oluşturmak ve yemek yeme konusunda daha dikkatli olmak önemlidir. Aşırı yemek yeme davranışı gösterenler sürekli yanlarında yiyecek bulundururlar. Yani, hazır yemeklerle düzensiz beslenmeye devam ederler. Bu yüzden abur cuburdan uzak durarak ve düzenli öğün alışkanlığı edinerek bu rahatsızlıktan kurtulabilirler.

EMPATİ KURMAK

Empati sahibi olmak, empati kurmak demek kendimizi başkasının yerine koyarak olaylara bakmak demektir. Empati kurmak, kendimizi başkalarının yerine koyarak düşünmek ve onların gönlünü almakla kalmaz, onların da mutlu olmasına yardımcı olur. Empati kavramının ne olduğunu ve bu davranışı nasıl öğreneceğimizi bu yazımızda okuyabilirsiniz.

Kendilerini başkalarının yerine koyabilenler yani empati kurabilenler, sadece onların sempatisini kazanmakla kalmaz, aynı zamanda hayatlarından daha mutlu olurlar. Empatinin ne olduğunu ve nasıl öğrenebileceğinizi buradan okuyun .

Empati ve arkasında yatan neden

Sokakta mendil satan küçük bir çocuğu gördüğümüzde içimizin sızlaması, ağlayan ve üzgün olan bir arkadaşımızı gördüğümüzde onun yanına gidip sarılmamız, yaralı bir insana yardım etme isteğimizin arkasında yatan neden şefkattir. Yani başkalarının sorunlarına ortak olmak, onları anlamaya çalışmak, dinlemek ve onların hem acı gününde hem de mutlu gününde onlarla olmak empati sahibi olduğumuzu gösterir. Empatiye sahip olan insanlar bu sayede sadece başkalarının hayatına iyi gelmekle kalmaz kendi hayatını da güzelleştirip zenginleştirir. Bu bağlamda içimizdeki insan sevgisini, hissiyatımızı kaybetmememiz gerekir. Vicdanlı, şefkatli birayler empati kavramını içlerinde barındırırlar.

Empati insanı mutlu yapar

Alında empati kavramı aile içerisinde öğrenilir. Çocuklar bir ayna misali , aile bireylerinden empatik olmayı öğrenirler. Çocuklarımıza erken yaşlarda vicdanlı olmayı, şefkatli olmayı yani iyi huylu olmayı davranışlarımızla göstermeliyiz. Bu insan yaratılışında var olan değerleri çocuklarımızı ihmal ederek, onlara veremeyebiliriz. Empatiden yoksun çocuklar, gençlik çağlarında merhamet eksikliğinden dolayı, başkalarının acılarına ortak olamadıkları için tabir caiz ise buz gibi davranabilirler. Çünkü bu davranışı aileden öğrenmişlerdir. Bu bireyler için aslında üzülmemiz gerekir. Çünkü onlar gerçek mutluluk için gerekli olan temelden yoksun bırakılmışlardır. Kendini başkalarının yerine koyan, empati sahibi kişiler, başkalarının hislerine ortak olurlar, onların acısını, mutluluğunu birlikte yaşarlar ve bunu içlerinde hissederler. Bu sayede empati sahibi kişiler kendini daha az yalnız hissederler.

Bunun yanında bir önemli avantajı daha var: Başkalarını anlamaya çalıştığı ve kendini onların yerine koyduğu için ilişkileri daha uzun sürelidir ve tutarlıdır. Bu özellik özellikle aşk yaşantısında önemlidir. Sevdiğimiz insanın yerine kendimizi koyarak düşünebilirsek, onunla daha iyi anlaşır ve uzun süreli bir ilişkiye sahip olabiliriz, yaptığı her şeyi sevmesek bile.

Empati davranışını şöyle uygulayabilirsin

Size vereceğimiz önerileri dikkatli olursanız, sizlerde empati kurmak kavramını öğrenebilirsiniz. Bu sayede insanlara nasıl davranılması gerektiğini, kendimizi onların yerine nasıl koyabileceğimizi kavrayabeceksiniz.

1. İçinizdeki hisslere odaklanın

Açık olan bir gerçek vardır ki; kendi duygularını iyi analiz edemeyen birisi, baskalarının duygularını anlamada uzman olamaz. Sadece acı, keder, utanç, veya korku hissini bileller, aşağılanmış, tehdite uğramış veya terk edilmiş birinin neler yaşadığını empati sayesinde bilebilirler. Kendi duygularını iyi bilenler, bunun için başkalarını hiç bir zaman suçlamaz. Örneğin sinirli olan biri, bunu bildiği için kabul eder. Ben sinirli biriyim ama arkadaşım öyle biri değil diyebilir. Bu cümleyi kurabilen kişiler empati sahibi bireylerdir.

2. Bakış açınızı değiştirin

Empati kuran bireyler her şeyi, herkesi hemen anladığını söylemezler. Bunun yerine, kendilerini karşısındakinin yerine koyarak, onların düşündüğü gibi düşünmeye çalışır ve olayları öyle değerlendirir. Yani dünyaya onların penceresinden bakabilir. Bunu denemekten sakın korkmayın.

3. İyi bir dinleyici olun

İyi bir dinleyi olursak, karşımızdaki kişinin sorunlarını sonuna kadar dinleyerek ona güven vermiş oluruz. Bu hem onu daha iyi anlamızı sağlar hemde yaşadıkları sorunları daha iyi anladığımız için kendimizi onun yerine koyabilmekte zorluk çekmeyiz. Gerçek hayatta da bu böyledir. Karşımızdaki kişilere akıl vermekten, olaylara çözüm bulmaktan, onların sorunlarını tam olarak anlayamayız. Karşılıklı göz teması ile karşımızdakini dinlemeli ve onun sorularına net vevaplar vererek onu kendisini güvende hissetmesine yardımcı olmamız gerekir.  Bu ona anlaşıldığı hissini vermekle kalmayacak, hatta sorunları karşısında kendi çözümlerini de bulmasına yardım edecektir.

4. Herkesin iyi olması için dilekte bulunun

Bütün dinlerde belirtilen herkes için dua edin ve herkese iyi dileklerde bulunun tavsiyesi yer almaktadır. Aslında bu mutlu olmak için yapılan meditasyonların da temelini oluşturur. Önce başkaları için hatta sevmediklerimizi için iyi dileklerde bulunun ki bu dileğiniz dönüp dolaşsın ve sizinde mutlu olmanıza vesile olsun. Başkası için dilediğiniz herşeyin mislisi unutmayın ki sizin için de gerçekleşir. Bu tılsımlı bilgi aklınızın bir kenarında kalsın! Bunu şu şekilde yapabilirsiniz. Bütün insanlar hep mutlu ve huzurlu olsun. İstedikleri bütün dilekler kabul olsun. Dünyamıza hep barış olsun. Bende mutlu olayım. Bu cümleleri sık sık kullanarak evrene verilen mesaj biliç altınıza da yerleşecek. Ve hem kendinizin hem de başkalarının mutlu olmasına yardımcı olacaksınız.

Diğer yazılarımızada bakabilirsiniz.

HAMİLELİKTE ALKOL KULLANIMI

Hamilelikte alkol kullanımı hiç bir şekilde kabul edilebilecek bir olay değildir. Alkol – hamilelikte tüketilen – en çok bebekleri olumsuz yönde etkileyen bir madde olarak kabul edilir. 

Hamileliğin ilk üç aylık döneminde bebeklerdeki organ gelişimi sırasında alınacak alkol, bebeğin zihinsel ve fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Eşinizin ve aile bireylerinin de yardımı ile lütfen hamilelik döneminde alkolden uzak durmaya çalışın. Bunu doğacak bebeğinizin sağlığını düşünerek, onun için yapmalısınız. Hamilelikte alkol kullanımı bebeklere geri dönüşü olmayan hasarlar verebilir.

Doğurganlık üzerinde alkolün etkileri

Fazla alkol kullanımı sonucunda, sperm ve yumurta hücrelerinde azalma görülür ve kalitesi düşer ve önemli vitamin ve minarellerin vücudta emilimini engeller. Kadınlarda bu kural tamamen görülmeyebilir ama erkeklerde sperm kalitesi kesinlikle düşer. Ayrıca alkol miktarı ne kadar artarsa seks isteğide o kadar düşer. Arttıkça seks isteği azalır.

Eğer çocuk sahibi olmak isteniyorsa, kesinlikle alkol tüketiminden uzak durulmalıdır. Kırmızı şarabın kanı sulandırması bakımından haftada bir kaç bardak içilmesi önerilmektedir.

Erken gebelik ve alkol ilişkisi

Döllenmeden sonraki ilk 2 hafta çok önemlidir. Aşırı alkol kullanımı döllenme esnasında hücrelerin zayıf kalmasına neden olarak düşüğe neden olabilmektedir. Bu yüzden hamilelik öncesi ve sonrası alkkol almamak çok önemlidir.

Doğmamış çocuklar üzerinde alkol olumsuz sonuçlar doğurabilir

Alkol bebek için zehir niteliğindedir. Alkol bebeğin sağlıklı gelişiminde önemli bir etkendir. Özellikle hamileliğin ilk 3 ayında, anne karnındaki bebeğin organları olgunlaşır. Bu dönemde tüketilen alkol bebeğin gelişimini etkilediği gibi düşük yapma riskini de ortaya çıkarır. Hamilelikte alınan alkol bebeğin beyninde ve vücudunda önemli hasarlara neden olabilir.

Hamilelikte alkol kullanmaktan kaçının

Hamilelik sırasında bir bardak alkolden bir şey olmaz gibisine düşünülmemelidir. Bu zaten çocuğun hangi büyüme aşamasında olduğu ile yakından ilgilidir. Bundan dolayı hamilelikte kesinlikle alkol alınmamalıdır. Bu hem sizin hemde doğacak bebeğinizin sağlığı için çok önemlidir.Daha önce olduğu gibi, ne kadar alkole izin verildiği ve bir bardağın zararlı olup olmadığı konusunda sabit bir açıklama yapılamaz. Çünkü bu aynı zamanda çocuğun şu anda hangi büyüme aşamasında olduğuna da bağlıdır. Bu nedenle gelen tavsiye hamilelik sırasında aklokden uzak durmaktır.

Hamilelik boyunca alkol almamak

Hamilelik döneminde alkolü bırakmakta zorlanıyorsanız, eşinizle farklı aktiviteler yapabilirsiniz. Örneğin birlikte bir dizi izlemek, açık havada yürüyüşe çıkmak gibi. Çünkü birlikte olmak yalnız olmaktan her zaman iyidir.

Keninize bir limonata yapabilir ve alkolsüz bir birada içebilirsiniz. Ama unutmayınız ki alkolsüz bira da %1 oranında alkol bulunabilmektedir.

Alkolsüz hiç yapamıyorsanız bile, en azından alkol tüketimini en aza indirmelisiniz. Çünkü ne kadar az alkol tüketirsek bebeğimizi o kadar koruruz.

SU İÇMEK NEDEN SAĞLIKLIDIR?

Normal koşullarda bir yetişkinin 3 litre su içmesi gerekmektedir. Vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi için bu şarttır. Çünkü su vücuda gerekli olan ve hücrelerin yenilenmesini sağlayan mineralleri içerisinde barındırır. Yaşayabilmek için suya ihtiyacımız vardır. Zaten vücudumuzun yarıdan fazlası sudur. Daha çok su içmek için 7 neden:

1. Vücut verimliliği

Vücudumuz gerekli sıvı miktarını alırsa, bütün vücut işlemleri sorunsuz çalışır. Bununla birlikte konsantrasyon ve performansımız en üst düzeye gelir.

2. Sağlıklı kalmak

Suyun sağlığımız üzerinde ne kadar faydalı olduğunu hemen hemen herkes bilmektedir. Yeteri miktarda su almazsak; baş ağrısı, baş dönmesi, kuru cilt, koyu renkli idrar, kabızlık ve konsantrasyon eksikliği ile mücadele edemeyiz. Bu saydıklarımız yeterli su alımını gerçekleştirmediğimiz zaman ortaya çıkar. Bu yüzden sağlığımızı korumak için her gün 3 litre su tüketmeliyiz. Ayrıca suyu sadece susadığınızda içmeniz de doğru değildir. Su içmeyi susamadığınız zamanda içmelisiniz. Bu sağlığınız için oldukça önemlidir.

3. Güzellik

Su sadece sağlık için değil, aynı zamanda güzellik içinde önemlidir. Su hücreleri oksijenle besler, ciltteki kırışıklıkları düzeltir ve cildin daha sağlıklı ve parlak görünmesini sağlar. Bol su içen herkes cildindeki canlılığın farkındadır. Su içtikten on dakika sonra cilde daha yoğun bir kan akışı gerçekleşir ve daha fazla oksijen alan cild yenilenir ve canlı bir görünüme kavuşur.

4. Baş ağrısı

Vücud yeterince suya sahip olmadığında baş ağrısı kaçınılmazdır. Ayrıca susuzluk şiddetli migren ağrılarının da tetikçisidir. Bundan dolayı yeterli biktarda sıvı tüketmemiz gerekmektedir.

5. Zayıflama

Yemekten önce içeceğimiz bir kaç bardak su açlığımızı azaltır ve daha az yemek yememize yardımcı olur. Yeteri biktarda su alımı metabolizmayı hızlandırır ve bu da yağların yakılmasını sağlar. Ayrıca su sayesinde sindirim sistemimizde çok iyi çalışır. Bu da zayıflamaya yardımcı olur.

6. Toksinler

Vücuttaki zararlı toksinler ancak yeteri miktarda su içilmesi ile vücuttan atılır. Böbreklerimiz yeteri mikrarda su aldığımız zaman, vücudumuzdaki zararlı toksinleri idrar yolu ile atar. Özellile gribal enfeksiyonlara bağlı soğuk algınlıklarında, yeteri miktarda alınan sıvı sayesinde istenmeyen zararlı toksinlerden kurtulabiliriz.

Su içmek için 7 neden yazımız ve bu tarzda içerikler için kanalımızı takip etmenizi öneririz.